Gülser ÖZTUNALI KAYIR

Devletin birincil görevi yurttaşlarının can güvenliğini ve sağlığını korumaktır. 6 Şubat 2023 tarihinde meydana gelen, bilim insanlarının ifadesiyle 7.9 ve 7.6 ayın 20’sinde de 6.4 büyüklüğündeki kentsel afette, 20 Şubat 2023 tarihi itibarıyla en az 41.156 kişinin yaşamını yitirdiği öğrenildi, Doğal afet değil, kentsel ve rantsal afetin en fazla kadın ve çocukları vurduğu gerçeği ile karşı karşıyayız.

İnsan Hakları Raporu’nun (18-20 Şubat 2023) bazı başlıkları ise yersiz gerekçelerle soruşturmalar açılması, kötü ve işkencelere maruz bırakılma, gazetecilerin gözaltına alınması, yardım çalışmalarına engeller konması, zaten çok ağır bir yaşam mücadelesi yapan insanların insan haklarının katlanarak ihlali kabul edilemez.

Lanzarote Çocukların Cinsel Suistimal ve Cinsel İstismara Karşı Korunmasına İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi’ne ülkemiz imzaladığı halde “çocukların üstün yararı” ilkesini yerine getirmemekte, deprem sonrası kaybolan çocuklar, refakatsiz, annesi babasını kaybetmiş çocukların, çocuk istismarı uzmanı olan tarikatlara ve vakıflara teslim edilmeleri, depremden sonra isimleri silinen çocuklar, evlatlıkla evlenilebilir söylemleri, hepsi ülkemizde çocukların güvenli, sağlıklı bir ortamda olmadığının kanıtıdır. Depremde yetkililerin 257 çocuğun devlet koruması altında olduğu ve bir yıllık giysi ihtiyaçlarının sağlanacağıbelirtilse de bu sayının çok daha yüksek olması gerektiğini, çocukların sadece giyim sorunu olduğunun kabul edildiğini düşünmek için uzman olmaya gerek yok. Devletin, çocuklar için önleme, koruma ve kovuşturma yükümlülüklerini yerine getirmediği ortadadır. Bakanlık sayfasında çocuk sayıları dahi bulunmamaktadır.

İnsanlar büyük bir savunmasızlık durumunda yaşıyor. Afette savunmasız bırakılmanın araştırmalara ve açıklamalara yansıyan birkaç örneğine göz atalım.

Depremde Kadınlar Daha Fazla Ölüyor ve Daha Fazla Yıpranıyor

Neumayer ve Plümper ‘in (2007) 1981-2002 yılları arasında 141 ülkede yaptığı, doğal afetlerde kadın veya erkek ölümlerini kıyaslayan araştırmasındaki bulgular kadınların – aşırı ölümleri olarak ifade edilmektedir- daha fazla öldüklerini ortaya çıkarmaktadır..  Ekonomik, sosyal ve kültürel nedenlere bağlı olduğunu ortaya koymaktadır. Bulgular dikkat çekicidir;  doğal afetlerin altında yatan kültürel, sosyal ve ekonomik kalıplar kadınların düşük sosyo-ekonomik statüsüne dayandığı, ortalama olarak, büyük doğal afetlerin kadınların yaşam beklentisini daha fazla azalttığı ve özellikle kadınların daha düşük bir sosyo-ekonomik statüye sahip olduğu yerlerde politika yapıcıların, sivil toplum kuruluşlarının ve akademik camianın afet savunmasızlığının cinsiyetçi doğasına daha fazla dikkat etmeleri gerektiği vurgulanmaktadır. Böyle bir dikkat sonrasında kadınların özel tıbbi, ekonomik ve güvenlik ihtiyaçlarına odaklanılması gerektiği  belirtilmektedir. Afetlerin yanı sıra yardım kaynaklarının adil ve ayrımcı olmayan bir şekilde tahsis edilmesini sağlamak gerektiğini. Bu tür politikaların geliştirilmesi, olumsuz etkileri tamamen engellemeyeceğini, bununla birlikte, bu tür politikaların, kadınların erkeklerinkine kıyasla aşırı afet ölümlerini azaltacağı da, özellikle belirtilmektedir. Kadınların çocuklarını, hastaları düşündükleri için geciktikleri, toplumun kendilerinden beklentileri doğrultusunda kendi sağlıklarını öteledikleri için de ölüme daha fazla gittikleri değerlendirmesi yapılabilir.

Sinan Aydın’ın aktarımıyla, Erzurum Atatürk Üniversitesi’nden Prof. Dr. Mevlüt Özben´in öncülüğünde Sevil Demiral, Erem Sarıkoca, Yonca Odabaş tez çalışmalarından elde edilen bulgular da toplumsal cinsiyet eksenlidir. “Yaşanan deprem ve doğal afetlerin kadınları daha fazla sarstığı gerçeği ortaya çıktı… Afetler karşısında en çok acıyı, yoksunluğu ve mağduriyeti kadınlar, yoksullar ve engelliler çekmektedir…afet anı ve sonrasında cinsiyet nedeniyle ortaya çıkan mağduriyetler… Yaşanan ve yaşanacak olan afetlere kadın gözüyle de bakabilmeyiz” diyerek, kadın bakış açısının önemine dikkat çekiliyor.

Kadınlar ve Kız Çocuklarına  İhtimam Etiğine Uygun Yaklaşılmadı

İhtimam Etiği, yaşamlarımızı sürdürdüğümüz dünyamızı, mümkün olduğunca iyi yaşamak için sürdürülebilir ilişkiler kurmak, kontrol etmek ve onarmak yolunda yaptığımız herşeyi kapsayacak eylemlerdir. Devletin yurttaşıyla, insanların birbirleriyle, kadınların erkeklerle v.d ilişkilerinde bu etik temele dayanarak davranması anlamını da taşır. Bu nedenle kadınlar ve çocuklar açısından ihtimam etiği hem bireyler hem de devlet için temel bir eyleme biçimi olmalıdır (Bkz.Emre Şimşek,2022).

Kepenek,(2023)Tüm sistemin kaynağını erkek egemen zihniyetten aldığı bir ülkede, afet, deprem döneminde de ilk gözden çıkarılanlar kadınların ihtiyaçları oluyor elbette. EŞİK’ gönüllüsü, Özgül Kaptan’ın sözlerini aktarıyor Kepenek, “ 2012‘de bir toplantıda Afetle ilgili bir kamu kuruluşunun yetkilisi kurumun olanaklarını anlatırken, “Türk aile yapısına uygun çadırlar temin ettik” şeklinde bir cümle kurmuştu. Afet ve acil yardım mevzusuna, insani yardımla ilgili bir konuşmaya asla girmemesi gereken, çoklu ayrımcı bir cümle. Konuşan kişi elbette ki “aile” olmayanlara ya da Türk olmayanlara çadır vermeyeceğiz demek istemiyordu ama cümlenin dışa vurduğu ayrımcı fikriyatın sahaya yansımayacağının da bir garantisi olmadığını daha sonraki afetlerde görmüş olduk“.

Bu açıklama bize 17 Ağustos büyük Marmara depremi sonrası Meltem’in (01.11.2020) söylediklerini hatırlatıyor. “Depremin ardından dönemin siyasi rüzgarıyla birlikte depremin dinle bağlantısı kurulmuş; kadınların açık saçık giyinmeleri, özgür olmaları, evlilik dışı cinsel ilişkiye girmeleri ve tüm bu nedenlerden ötürü toplumun yapısının bozulması doğal afete sebep gösterilmişti. Elbette cehaletin tanımı çok geniş, burada da bilimi es geçmek ve kör inanışlara esir olmak söz konusu ama kadınlar doğal afetlerden daha fazla zarar görüyor”.

Rengin Temoçin ise Aylin Nazlıaka, Gülsüm Kav ve Ayşe Kaşıkırık ile yaptığı röportajda “felaketin yükü kadının sırtında” diye ifade ediyorlar. Nazlıaka “Kadınlar barınma, tuvalet, banyo sorunlarıyla baş başa. Görüştüğüm bütün depremzede kadınlar, insanca yaşayacakları koşullar istiyor. Bu süreci hamile olarak geçiren kadınların doktor kontrolleri askıya alınmış. Birçok kadın canını zor kurtardığını anlatırken hamileliğin seyrine ilişkin doktora gidemediğini anlattı.” diye belirtiyor.

Kaplan (2023) tarafından  “Depremde yalnız kalan kadınlar ve çocuklar en riskli gruplar. Buralar anadili Arapça ve Kürtçe olan yerler, istismar artabilir, dil engelinin aşılması gerekir. Cinsel sağlık, üreme sağlığı hizmetine başlanmalı. Bunlar temel insan hakları, afetlerde ertelenemez. Öncelikleri, anne ve bebek ölümlerinin engellenmesi için doğum alanlarının organize edilmesi, nakil, aşılama, beslenme şeklinde sıralayabiliriz.” şeklinde belirtiyor.

Dr. Gülsüm Kav ise; “1999 depremini bir hekim olarak deneyimlemiş biri olarak biliyorum ki bir süre sonra şiddet ve istismar yaşanma riski var. Türkiye’de önceki depremlerde kurtarmanın gitmediği, günler boyunca ihtiyaçların karşılanmadığı olmamıştı. Hepimiz bunun öfkesini de yaşıyoruz ve bu bir medeniyet kaybı anlamına geliyor. Şimdi o medeniyet kaybını çok ağır bir düzeyde yaşadığımız için bunun sonuçlarını kestiremiyorum.” diyerek gelecek için kadın ve kız çocukları açısından büyük endişesini ifade ediyor.

Ayşe Kaşıkırık ise “Bir pedi uzun süre kullanmak zorunda kalıyorlar. Bu da çeşitli enfeksiyon ve hastalıklara, salgın hastalıklara varabiliyor. Bizim daha fazla kadın gönüllülere ihtiyacımız var. Kadınların taleplerinin gereksinimlerinin daha fazla görünür olması lazım.” Daha sonra çıkabilecek hastalıkların önlenebilmesi için bu uyarılara kulak vermek devletin görevi.

B.M. kadın birimleri ve UNFPA (2023)  Kadınların “Doğum öncesinde, sırasında ve sonrasında kaliteli bakıma erişebilmeleri önceliklendirilmelidir…Kadın ve kız çocuklarının sağlığı ve korunması için kritik öneme sahip hizmetleri yeniden sağlamak” olduğu vurguladı. Depreme maruz kalmış olan kadın ve kız çocukları için hayat kurtarıcı üreme sağlığı kitlerinin her ile ve köye acil olarak ulaştırılmasına ihtiyaç vardır. Bunu bir miktar UNFPA yapmıştır ancak bu konunun devletin öncelikleri içinde bulunmadığı gözlemlenmektedir.

“Demirci, Avcu (2021) Yaptıkları araştırma sonucunda kadın bireylerin temel olarak duygusal sağlık sorunları çektiği görülmektedir. Bunun yanında kadın bireyleri toplumsal cinsiyet rolleri nedeniyle söz hakkının engellendiği ve ev içi sorumluluğun temeli olarak görülen annelerin güçlü kalmak için kendisini duygusal olarak baskıladığı görülmektedir” şeklindeki saptamaları depremler sonrasında da karşılaşacağımız gerçeklerdir.

Doğan, Nacaroğlu, Ablak (2021) tarafından 151 ortaokul öğrencisi ile yapılan araştırmada deprem yaşamış gençlerin 76 farklı  metafor ürettikleri ortaya çıkmıştır: salıncak (f=17), kıyamet (f=15), ölüm (f=12), beşik (f=9), korku (f=5) ve felaket (f=5) metaforlarını en fazla ürettikleri sonucuna ulaşılmıştır. Elde edilen bu verilerin afet eğitimi çalışmalarının öğrenci düzeyine uygun olacak şekilde planlanmasına, afet eğitimi çalışmalarının etkili bir şekilde yapılabilmesine imkân sağlayacağı konusu vurgulanmaktadır. Günümüzde afet eğitimi, çocukların dirençlilik düzeyi ve bilgi paylaşımı iyileştirmenin bir aşaması olarak görülmelidir (Torani, vd. 2019).

Sağlık açısından Hekimler, deprem bölgesinde kadın ve çocuk sağlığı sorununa ilişkin uyarılarda bulunuyorlar(Medyascope Tv 16.02.023): Prof.Dr.Türkan Günay ve  Dr. Nuriye Ortaylı ile yapılan söyleşiden birkaç uyarıyı aktaralım: Vajinal ve idrar yolu enfeksiyonu için tedaviye ulaşacak imkan yok, anne sütü sorunu yaşanıyor.Cinsiyet eşitsizliği afetlerde daha çok artıyor, tüm şiddet türleri görülüyorken devletin koruyucu mekanizmaları çalışmıyor. Cinsel şiddet konusunda % 2 lik artış  ve bir ay içinde 20 bin doğum olacağını tahmin ediyoruz. Travma sonrası stres bozukları bekliyoruz. Temiz, küçük paketler halinde kadınlara verilmesi gerekir. Gebe izlemelerinin yapılması, istenmeyen gebelikler olacaktır, güvenli ve ücretsiz kürtaj yapılabilmesinin sağlanması, cinsel sağlık ertelenemez, özel koordinasyon kurulması gerekir, çocukların aşılanması, kızamık, uyuz, vb,salgın hastalıkları önlemek acil hizmetlerdir. Kadınlar ve çocuklar için ayrı kilitli tuvaletlerin yapılması, çocukların çadırdan uzak yerlere bırakılmaması,kadın çalışanların  sayılarının arttırılması gibi çok sayıda uyarıda  bulundular.

Savunmasız kalmamanın yollarından biri de hukuk düzeninin bir dalı olan “Toplumsal savunma” ilkelerini benimsemektir.: “bireylerinin korunması yoluyla toplumu koruma amacı ardında koşarken, insana özgü kişisel hakların, toplumsal düzenlemenin bütün görünümü içinde baskın ve başat çıkması” (Gramatica,2005:43). Ortak özlemimiz olan toplumsal savunmaya, ihtimam etiğine çok ihtiyacımız var. Bu sözlerin anlamı ve yüklediği sorumluluk açısından devletimizin ve toplumumuzun bunu başaracağını varsayarak umutlarımızı yitirmeyeceğiz.  Çünkü kadın dayanışması ülkemizde bu temeli kurmuştur ve sürdürmekte kararlıdır.

Kaynaklar

  • Kıvanç Demirci, Tülin Avcı.(2021), “Afet Süreçlerinde Kadın Bireylerin Yaşadığı Sorunlar ve Çözüm Önerileri: İzmir İli Örneği” Batman Üniversitesi Yaşam Bilimleri Dergisi Volume 11, Issue 1 (2021) Cilt 11, Sayı 1 (2021) Year/Yıl 2021 Volume/Cilt 11, Issue/Sayı 1.
  • Emre Şimşek, (2022) Nel Noddings’in İhtimam Etiği Perspektifinden Hukuk Fakültelerinde Grup Çalışmaları: Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Volume 71, İssue 2, 0000-0002-5471-2324
  • Evrim Kepenek, (12.02.2023https://bianet.org/bianet/yasam/274130-afet-yonetirken-feminist-olamaz-miyiz
  • Filippo Gramatica (2005:43),Çev.Sami Selçuk,Toplumsal Savunma İlkeleri, İmge Kitabevi.
  • İHV Günlük İnsan Hakları Raporu,, https://tihv.org.tr/gunluk-ih-raporlari/18-20-subat-2023-gunluk-insan-haklari-raporu/
  • Meltem Ed. (11.2020), https://onedio.com/haber/boyle-ciksam-millet-ne-der-bir-yandan-ailesini-koruma-gudusu-bir-yandan-neden-kadinlar-depremlerde-daha-cok-oluyor-940530
  • Medyascope Tv. Işın Eliçin, (16.02.2023), https://medyascope.tv/2023/02/16/femfikir-256-deprem-sonrasi-kadinlarin-cocuklarin-ve-yaslilarin-saglik-ihtiyaclari-dr-nuriye-ortayli-ve-dr-turkan-gunay-ile-soylesi/
  • Mustafa DOĞANOğuzhan NACAROĞLU Selman ABLAK,  “Sivrice Depremini Yaşamış Ortaokul Öğrencilerinin Depreme İlişkin Metaforik Algılarının İncelenmesi: Malatya İli Örneği” Dokuz Eylül Ün. Bucak Eğitim Fakültesi Dergisi, 2021, Sayı 51, 384 – 402, 30.06.2021, https://doi.org/10.53444/deubefd.885116
  • Neumayer, Eric and Plümper, Thomas (2007) The gendered nature of natural disasters: the impact of catastrophic events on the gender gap in life expectancy, 1981–2002. Annals of the Association of American Geographers, 97 (3). pp. 551-566. DOI: 10.1111/j.1467-8306.2007.00563.x © 2007 Association of American Geographers This version available at: http://eprints.lse.ac.uk/3040/
  • Nur Kaplan, (12,02,2023) https://www.gazeteduvar.com.tr/deprem-bolgesinde-kadin-sagligi-enfeksiyon-tehdidi-tetanos-asisi-onerisi-haber-1603141
  • Rengin Timoçin (20.02.2023) https://www.cumhuriyet.com.tr/turkiye/deprem-bolgesinde-yasam-mucadelesi-veren-kadinlarin-sorunlarini-uzmanlar-anlatti-felaketin-yuku-kadinin-sirtinda-2053399
  • Sinan Aydın (2019, http://erzurumgunebakis.com/haber/arastirmayla-ortaya-cikan-gercek-deprem-vuruyor-kadin-magdur-oluyor-15721.html
  • Torani, S. Majd, P. M., Maroufi, S. S., Dowlati, M., & Sheikhi, R. A. (2019). The importance of education on disasters and emergencies: A review article. Journal of Education and Health Promotion. H
  • UNFPA(08.02.2023),https://www.saglikaktuel.com/haber/unfpadan-turkiye-ve-suriyede-depremden-etkilenen-kadin-ve-kiz-cocuklarina-destek-88474.htm