Kamile Yılmaz 16.02.2024

“Oy vermek bir şeyleri değiştirseydi, kesinlikle yasak olurdu.” Emma Goldman Eskiden “Mart kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırır,” derlerdi. Şimdilerde mevsimler değişti, aylar bir ileriye kaydı, iklim krizi diye bir sorun çıktı, sıcaklıklar arttı, ne mart martlığını bilebiliyor, ne de nisan. Artık takvimler de kesin bir fırtına günü yazamıyor. Ama Mart ayı da başka aylar da dert ayı olmayı sürdürüyor.

Mart ayı, bu yıl aynı zamanda seçim ayı oldu. Kadınlar uyanık olmalı ve onlar için projesi olmayan adayları seçmemeli. Taleplerini dile getirmeli. Seçimden seçime hatırlanıp sonra unutulduklarını fark etmeli. Aynı zamanda da çekinmeden aday olmalı. Adaylıklarını seçilecek yerden koymalı, bunu ısrarla istemeli. Sosyal yaşamda yarı yarıya hak sahibi olduklarını unutmamalı.

Mart ayına kadınlar açısından kısaca bakalım.

8 Mart 1857’de New York’ta dokuma işçisi 40.000 kadın greve gider. Polis fabrikanın kapılarını kilitler, sözde grevi engelleyecektir. Fabrikada yangın çıkar, polis kapıları açmaz. 129 işçi içeride yanar. Cenaze törenine 10.000 kişi katılır. Dünya kadınlarının isyan kıvılcımı o zamandan başlar.

1909 ABD sosyalist partisi, New York’ta bir kadınlar günü düzenler. 1910 Almanya’nın Köln kentinde Uluslararası Sosyalist Kadın Konferansı, her yıl bir kadın günü düzenlenmesini önerir.

1917 Sovyet Rusya’da kadınlar oy hakkı kazandıktan sonra 8 Mart ulusal bayram olur. 1975 Birleşmiş Milletler tarafından 8 Mart kutlanmaya başlar. Bugün bazı ülkelerde 8 Mart resmi tatil olarak kabul edilirken, bazılarında protesto günü veya kadınlığı kutlayan bir gün olarak anılır. Kadınların haklarına ve eşitliğe olan vurgusu, bu özel günün önemini arttırır. Türkiye’de ise 8 Mart Dünya Kadınlar Günü, ilk kez 1921’de iki komünist kız kardeş, Rahime Selimova ve Cemile Nuşirvanova önderliğinde gerçekleştirilir. Bu tarihten sonra yıllar boyunca 8 Mart Dünya Kadınlar Günü kutlamalarına izin verilmez. 1975’te BM tarafından “Kadın On Yılı” ilan edilince, bu özel gün resmiyet kazanır.

Antalya’da kadınlarda 8 Mart heyecanı dorukta. Kadın platformu, Kadın Dayanışma Merkezi, Dayanışma Derneği, partilerin kadın meclisleri 8 Martı karşılamak, haklarını savunmak, isyanını örmek için koşturuyor. Paneller düzenlemek, film gösterimi gerçekleştirmek, miting yapmak, Feminist Gece Yürüyüşü organize etmek gibi etkinliklerin hazırlığındalar.

Bizde ve dünyada kadınların dayanışması çok önemli. Dünya nüfusunun yarısı olan kadınlar, suskun ve durgun kalmamalı. Kadınların savaşlara dur demeleri, cinayetlere yeter demeleri, haksızlıklara karşı çıkmaları, kadının insan haklarını savunmaları dayanışmadan geçer. Kadınlar dayanışmayı başarabilse, dünya gül bahçesine döner. Her evde sabahları önce kadın uyanır. Bir de gerçekten uyanırsa kadın, şu andaki insana yakışmayan, gittikçe de kötüye koşan durum tepetaklak olur, dağlar, taşlar çimen çiçeğe durur.

8 Mart gibi özel günler, dayanışmayı örmek, gerçekleri görmek için fırsattır. Elbette kadın uyanmasın, gerçeklerden haberi olmasın diye yapılan onca yatırımlar, kadın uyanınca insanca yaşama yapılacaktır. Kadın yoksulluğunu yok etmek, sosyal haklara kavuşmak, insanca, güven içinde yaşamak, aşı, işi olmak hiç de zor değil. Sadece dayanışmak, el ele kol kola girebilmek, kız kardeş olabilmek yeterli. Dayanışmayalım diye bizleri yarıştırıyorlar, rekabete sürüklüyorlar. Yanıltarak, birbirimize düşürüyorlar. Güzel olmak zorundasın, diğerini geçmek zorundasın diye masraf ettirip zaman harcatıyorlar. Aşkı yanlış göstererek, övgülerle süsleyerek bizi köleleştiriyorlar. Oysa kadın, yaşamın ta kendisidir. Yaratandır, üretendir, yaşatandır. Kadın kendi gücünü fark etmeli, başka bir güce muhtaç olmadığını görmeli. Eşitlik varsa huzur, mutluluk ve sevgiden söz edebiliriz. Yoksa her birliktelik bir iktidara dönüşür.

8 Mart bahanesiyle dayanışmalı, sokağa çıkmalı. Kadın örgütlerinin etkinliklerine koşmalı. Güç katmalı, ses katmalı, halay çekmeli.

8 Mart Dünya Kadınlar Günü Kutlu Olsun.