Kadınlar kadın oldukları için şiddete maruz kalıyorlar. Kadına karşı şiddet, cinsiyeti nedeniyle ev içinde ve dışında kadına uygulanan sistematik şiddet davranışlarıdır. Bu şiddetin ardında, erkeklerin toplumun her alanında görülen egemenlikleri ve kadın ile erkek arasındaki eşitsizlikler yatar. Erkeklerin kadınlara şiddet uygulamasının nedeni: güç göstermek, öfke boşaltmak, kadınları kontrol etmek ya da cezalandırmaktır. Fiziksel, cinsel, psikolojik, ekonomik, dijital şiddet biçimlerinin tümü bu amaca yöneliktir. Şiddete maruz kalmak, kadının korku, çaresizlik ve güvensizlik içinde yaşamasına neden olur.
Tüm dünyada kadına karşı ataerkil ve sistematik şiddet yaygınlaşmakta, ülkemizde ise; kadınları şiddetten koruyacak mekanizmaların işletilmediği ve erkek şiddetinden kurtulmanın yollarının kapatıldığı, 6284 sayılı yasa ve İstanbul Sözleşmesi’nin gereklerinin ortadan kaldırıldığı bir süreç içinde yaşıyoruz.
İnsan haklarının temel özellikleri: Evrensel, Devredilemez, Birbirleriyle ilişkili, Birbirlerine bağlı, Bölünemez nitelikte olmalarıdır. “Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Sözleşmesi”(CEDAW)’nin ek “İhtiyari Protokolü” ile Kadının İnsan Hakları Birleşmiş Milletler tarafından resmileştirilmiştir. Bu konuda devletlerin saygı, koruma, yerine getirme ve ihtimam gösterme yükümlülükleri vardır. Bu bağlamda kadının yaşam hakkına saygı gösterilmesi, korunması, kadınların ve çocukların ihtiyaçlarının karşılanması devletin temel yükümlülükleridendir.
B.M. (2012, İnsan Hakları Göstergeleri Ölçme ve Uygulama Klavuzu, sf.166). Devletlerin, yaşamdan mahrum edilmeyi önlemek ve cezalandırmak için önlemler alması gerektiğini; “yaşamdan keyfi olarak yoksun bırakma” özelliğinin bir sonuç göstergesi olduğunu bildirmektedir.
Kadınlar açısından sayılarını çoğaltabileceğimiz yaşamsal hak ihlallerinin ve öldürülmelerin en birincil özelliği sistematik olmasıdır. Sistematik olmasının temel nitelikleri: toplumsal, siyasal, hukuksal, eğitimsel, ekonomik vb. sistem ler içinde, sürekli, bilinçli, sıralı, sınıflama yapan, duyarsızlaştıran, koşullayan, şiddeti normalleştiren, alışmaya tabi tutan biçimlerdeki, kadın düşmanı söylem, eylem ve uygulamaları içermektedir. Cinsiyetçi, ataerkil ve kapitalist toplumsal yapının getirdiği, erkek adalet, eril uygulamalar, kadınların öldürülmesi ve erkeklerin cezasız bırakılmasıyla sürmektedir.
Ceza Kanunu’nda “Gerek kendisine gerek başkasına ait bir hakka yönelmiş, gerçekleşen, gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız bir saldırıyı o anda hal ve koşullara göre saldırı ile orantılı biçimde defetmek zorunluluğu ile işlenen fiillerden dolayı, faile ceza verilmez. (TCK m.25/1)” denmektedir. Tüm canlılara karşı en son çare olarak şiddet uygulamanın tek maruz görüleceği yer ‘yaşama hakkı’dır. Öncelikle şiddeti önleyici tedbirlerin alınması esastır.
Hukukta “meşru müdafaa” kavramı: yaşam hakkına saldırı esnasındaki kendini savunma kavramı ile açıklanmaktadır. Bu kavram ‘Öz savunma” olarak da adlandırılmaktadır.
Feminist bilinç;
yani öz bilincimiz bize şunu söyler:
Kadınlar kendi hayatlarının sahibi olma, özgür ve özerk olma arzusuna,
hakkına ve gücüne sahiptir!
Kadınların maruz kaldıkları erkek egemenliği, kimliklerinin, bedenlerinin, emeklerinin, bilinçlerinin reddi, inkarı ve tahakkümü üzerinden kurulduğundan bunları kırabilmenin yollarından biri de “öz savunma” olarak gündeme gelmektedir. Birçok ülkede kendini savunma tekniklerini öğrenen kadın sayısı artmaktadır. Öz savunma kadın mücadelesinin bir parçasıdır.

pdf dosyası olarak indirmek için aşağıdaki linke tıklayınız.

KADINLARIN ÖZ SAVUNMA KENDİNİ SAVUNMA HAKKI