Prof. Dr. Gülser ÖZTUNALI KAYIR*

Kadınlar olarak potansiyel KadınKıyım/CinsKıyım/Femicide’e maruz kalabiliriz, hepimiz potansiyel ölüyüz. Bunun için ne yapmalı? Şiddet uygulayanlar gereken etkinlikte cezalandırılıyor mu? AKP kadın ölümleri dursun istemiyor mu? Sorularımız çok sayıda.

Tarihsel olarak toplumsal yaşam, bilimsel çalışmalar, edebiyat, sanat, eğitim, hukuk hangi alanda araştırma yaparsak yapalım, “kadının ölmesi gerekir” (Belkıs 2010) şiarının tekrarlandığını görmekteyiz. Böyle olunca hegemonya kurulmuş ve kadının yaşam hakkının elinden alınması toplumları, hukuku, yönetimleri ve akademiyi üzerinde özenle durulmasından uzak tutmuş ve bir meşruluk kazandırmıştır. Kadın düşmanlığı yeniden ve yeniden üretilir olmuştur. Kadınlar açısından sayılarını çoğaltabileceğimiz yaşam hakkı ihlallerinin en birincil özelliği sistematik olmasıdır. Sistematik olmasının temel nitelikleri: toplumsal, siyasal, hukuksal, eğitimsel, ekonomik vb. sistemler içinde, sürekli, bilinçli, sıralı, sınıflama yapan, duyarsızlaştıran, koşullayan, alışmaya tabi tutan biçimlerdeki kadın düşmanı eylem, söylem ve uygulamalarla, sistemli ve bilinçli devlet politikasıdır.

Günümüzde kadın cinayetleri tüm dünyada yüzlerce hatta Türkiye’de olduğu gibi binlerce kadının yaşam hakkının elinden alınmasına neden olmaktadır. Kadınlar sistemli bir şekilde tek tek öldürülüyor, münferit gibi gösteriliyor ve kadın cinayetlerinin politik yanının görülmesi engelleniyor. Kadınların, erkekler ve devlet kurumlarının onayı, cezasızlığı ve düşmanlığı sonucu öldürüldüğünün üzeri örtülmüş oluyor. Ülkemizde yerleşmiş olan Kadın Cinayetleri kavramı yaygın kullanılmaktaysa da bu olgunun bize özgü olmadığı, ataerkil, kapitalist ve cinsiyetçi toplum nedeniyle evrensel nitelik taşıdığı ve çözümlerinin de uluslararası ölçekte birleşmesi konunun derinliğini, acımasızlığını, düşmanlığını, meşrulaştırılmasını anlatabilmemiz için KadınKıyım/CinsKıyım/Femicide kavramını kullanarak yasalara geçirmemiz doğru olacaktır.

1801 yılında Corry (1801) ilk kez “kadının öldürülmesin”den söz etmiştir.

1848’de Anglo-sakson hukukta kadın katili kavramı kullanılmıştır.

1853 yılında Toussenel (1853) tarafından siyasi ve doğalcı içerik kazanmış, kadınların öldürülmesiyle sınırlı kalmamış, kadın üzerindeki baskıları da içerir olmuştur.

İlk kez Carol Orlock 1975 yılında Femicide Antoloji’yi hazırlamış ancak yayımlanmamıştır. Bu tarihten itibaren de femicide kavramı üzerine akademik çevrelerde tartışmalar yoğunlaşmış ve terim yeniden gözden geçirilerek üzerine düşünülmüş ve içeriği genişletilmiş, femicide/feminicide kullanılır olmuştur.

1976’da femicide kavramına hukuksal içerik eklenmiş ve kadına karşı suçlar bağlamında, Brüksel’de yapılan “Uluslararası Kadın Cinayetleri Mahkemesi”nde bu kavram dile getirilerek kadın cinayetlerinin bir cinsiyet politikası olduğu vurgulanmıştır

1982 – “Evlilik içi tecavüz” başlıklı kitabında Russell tarafından femicide kavramını “kadınların kadın olarak doğmalarından dolayı öldürülmeleri”

1992 – Jacqueline Campbell (1992:11) “Bütün kadınlar femicide riski altındadır” başlıklı bir makale kaleme almış ve hiçbir kadının can güvenliğinin olmadığı bir dünyada yaşadığını belirtmiş, olgunun yaygınlığı ve tüm kadınları içeren mantığını vurgulamıştır.

2008 Femicide Deklarasyonu (15.08.2008) yayımlandı ve Femicide/Feminicide kavramlarını birlikte kullanıldı “… kadın oldukları için kadınların öldürülmesi, ailenin katılımı, aile içi ilişkiler veya diğer insanlararası ilişkiler veya topluluk üyesi veya devlet veya kurumları tarafından hazırlanmış veya hoşgörülmüş olması” şeklinde tanımlanmıştır

2012 Viyana FemicideDeklarasyonu ise KadınKıyım/CinsKıyım/Femicide’ın neleri içerdiğini tek tek dile getirerek kavrama 11 çeşit şiddeti dahil etmiştir:

1) Aile içi/partner cinayeti

2) İşkence ve kadın düşmanlığı cinayeti

3) Namus adına kadınların ve kız çocuklarının öldürülmesi

4) Savaş dönemlerinde kadınların ve kız çocuklarının hedef alınması

5) Çeyiz nedeniyle işlenen cinayetler

6) Toplumsal cinsiyet kimliği ve cinsel yönelimleri nedeniyle kadın ve genç kızların öldürülmesi

7) Yerli kökenleri nedeniyle kadın ve genç kızların öldürülmesi

8) Kız çocuklarının erkek cinsiyet tercihi nedeniyle öldürülmesi

9) Kadın cinsel organı sakatlamasıyla ilgili cinayetler

10) Büyücülük suçundan dolayı öldürme

11) Uyuşturucu, insan ticareti, organize suçlar gibi cinayetler de femicide içinde yer almaktadır. Hatta zaman zaman “kadın karşıtı terör” kavramı da kullanılmaktadır.

kadin-cinayetleriyle-mucadelede-uluslararasi-ceza-mahkemesi-nin-katkisi-618795-1.

Bu Deklarasyon, KadınKıyım/CinsKıyım/Femicide konusunun alarm verdiğini, kadının sadece güçsüzleştirilmesini ve bağımlılığını getirmesi değil, buna ek olarak topluma cinayetlerin önlenemez ve kaçınılmaz olduğunu anlatan negatif mesaj verdiğini belirtmesiyle de dikkat çeken bir deklarasyon olmuştur (2012: 4-7).

Artık adını koymalıyız KadınKıyım /CinsKıyım /Femicide insanlık suçudur. Bu nedenle, Uluslararası Ceza Mahkemesi hukuksal destek olabilir. Kuruluş belgesi olan Roma Statüsü’nün 7. md.’si sivil halka yönelik geniş çaplı veya sistematik bir saldırının parçası” olarak yer alan kadına yönelik şiddetin, KadınKıyım’ın içeriği olan; kasten öldürme, kasten yaralama, köleleştirme, işkence, eziyet, kişi hürriyetinden yoksun kılma, bilimsel deneylere tabi tutma, cinsel saldırıda bulunma, çocukların cinsel istismarı, fuhuşa zorlama, politik, ırkçı, ulusal, etnik, kültürel, dini, cinsel nedenlerle vücuda veya ruhsal ve fiziksel sağlığa ciddi zarara neden olacak nitelikteki bilinçli olarak yapılan diğer insanlık dışı eylemler, “insanlığa karsı suçlar” olarak kabul edilmektedir. Mahkemeyi kuran Roma Statü’sünü imzalayan 139, onaylayan 108 taraf devlet içinde Türkiye yer almamış, Roma Statüsü’nü henüz imzalamamıştır. Ülkemiz Avrupa Konseyi içerisinde antlaşmayı imzalamayan tek ülkedir. İç hukukunu UCM ile uyumlaştırma çalışmaları olmuşsa da “KadınKıyım” konusunda cezasızlıkta ısrarcı, indirimlerle cinayetleri teşvik eder olmuş, kadınların öldürülmesinin ağır suç olduğunu insanlığa karşı işlendiğini henüz kavrayamamış, insanlığa karşı suçlar açısından da iç hukukla UCM arasında önemli farklar olduğu gözlemlenmektedir
UCM normal koşullar altında ulusal mahkemelerin yetkilerini devralamaz. Antlaşma’da “tamamlayıcılık ilkesi” temeldir. Ulusal mahkemelerin kendi vatandaşlarını veya yüksek makamlardaki bürokratlarını yargılamak istememek, iç çatışmaların olması ve ülkemizdeki gibi çökmüş olan yargı sistemi gibi durumlarda UCM kadına yönelik şiddet ve KadınKıyım durumlarında devreye girebilir. UCM’nin yargı yetkisi diğer mahkemelerden farklı olarak dünyada işlenecek bütün suçları kapsamakta, belli bir bölge ve belirli zaman kısıtlamasına tabi kalmamaktadır. Dolayısıyla Av. Hülya Gülbahar’ın 25 Ağustos 2019 tarihli Birgün Pazar’da yayınlanan yazısında çözüme katkıda bulunacak yöntemlerden biri olarak önerdiği Türk Ceza Yasası’nın kadına karşı sistematik şiddeti işkence olarak tanımlayan 96’ıncı maddesinin işletilmesinin sağlanması ve güçlendirilmesi de UCM ile mümkün olabilecektir. Bir an önce Türkiye’nin Roma Statüsü’nü imzalayarak onaylamasını bekliyoruz.

Kadınlar olarak hepimiz potansiyel KadınKıyım/CinsKıyım/Femicide’e maruz kalabiliriz, hepimiz potansiyel ölüyüz. Önlenebilir, bunun için ne yapmalı? Kadınlar, adalete ne kadar erişebiliyor? Şiddet uygulayanlar gereken etkinlikte cezalandırılıyor mu? Haksız tahrik indirimleri nasıl işliyor? AKP kadın ölümleri dursun istemiyor mu? Din görevlileri dualarla kadının öldürülmesini önleyebilir mi? Eski Aile bakanı İslam, “kadın cinayetleriyle ilgili elimizde veri yok” diyorsa, kadın yaşamının AKP hükümeti için bir önemi ve değeri olduğunu söyleyebilir miyiz? Mahalle namusu bunu çözer zihniyetiyle kadının yaşam hakkının korunması mümkün müdür? Sorularımız çok sayıda.

Kadının davası şimdi her zamankinden daha da fazla, insanlığın davasıdır – Boutros Ghali

*Kaynaktaki A. Kalav ile birlikte yazılan makaleden yararlanarak oluşturulmuştur.

KAYNAKÇA
Belkıs Ö. Kadının Ölmesi Gerekir: Giacomo Puccini’nin Operalarındaki Kadın Karakterlere Feminist Eleştirel Bir Yaklaşım, Yedi, DEÜ GSF Dergisi, Sayı 4, 2010.

Corry, John. (1801) A Satirical Review of London at the Commencement of the Nineteenth Century. Edinburgh: T. Hurst, Paternoster-Row; Ogilvy and Son, Holborn; R

Declaration On Femicide (2008)Oea/Ser.L/Ii.7.10, Committee Of Experts On Violence (Cevi) Mesecvi/Cevi/Dec. 1/08, 14-15 August 2008.

Kayır G., Kalav A. (2016): Woman Killing is Politicaland What Should Be Done To Prevent Femicide?, International Conference on Knowledge and Politics in Gender and Women’s Studies 2015, METU GWS Conference 2015, pp.522.

Orlock C., Anthology of femicides, 1974 cité par Josie Kaye, Femicide, Online Encyclopedia of Mass Violence, 2007 – http://www.massviolence.orf/Femicide

Önok M. (2010) Uluslararası Ceza Divanı’nı Kuran Roma Statüsü İle Türk Ulusal Mevzuatının Maddi Ceza Hukuku Kuralları Yönünden Uyumuna Dair Rapor, http://www.ihop.org.tr/wp-content/uploads/2010/07/UCM_rapor.pdf
Rome Statute of the International Criminal Court (2002) https://www.icc-cpi.int/resource-library/Documents/RS-Eng.pdf

Russell D. (2013) DefiningFemicide: The Most Extreme Form Of Violence Against Women And Girls Etudes Feministes, Juillet /Decembre 2013

Russell D., (2008) Femicide: PoliticizingThe Killing Of Females, Meeting on Strengthening Understanding of Femicide, Washington D.C. Revised May 5, 2008.

Vienna Declaration on Femicide (2013) Symposium on Femicide, U.N. Office in Vienna, 26 November 2012, Femicide A Global Issue That Demands Action, Academic Council on the United Nations System (ACUNS) Vienna Liaison Office.

Kaynak: https://www.birgun.net/haber/kadin-cinayetleriyle-mucadelede-uluslararasi-ceza-mahkemesi-nin-katkisi-266855